2010 yılından bu yana sürdürdüğüm Armenian Holocaust:My Story adlı blogda zaman zaman kadınlara değindim. Cesaret örneği olan kadınlar, acı çeken kadınlar, ölümü yeğleyen kadınlar... Bir gün barışın dünyamıza egemen olmasını dileyerek gelin kendilerini bir çatışmanın ortasında bulan bazı kadınları anımsayalım, analım. Barış derken, yalnızca uluslar ya da toplumlar arası barışı değil, bireyler ve aileler arası barışı da kastediyor ve aynı zamanda töre cinayetlerinin ve kadına karşı şiddetin de son bulmasını diliyorum.
Nazire : In trail of the life of a Turkish woman from Erzurum
Yukarıda andığım blogu babaannemin anısına kurdum. Babaannem Nazire Hanım 12 Şubat 1916 tarihinde Erzurum işgal edilmeden az önce Erzurum'dan kaçmak zorunda kalan muhacirlerden biri idi. Evine, uzun yıllar sonra Erzurum kurtarılıp barış dönemi geldiğinde dönebildi. Eğer Erzurum kurtarılmasaydı o bir kurban olarak kalacaktı. Dünyanın, onun bir savaş kurbanı olduğundan haberi olacak mıydı?

Seher ve Kamer Kardeşler : War and Sex Slavery I adlı yazımda bu iki kız kardeşten şöyle söz etmiştim: "[Ruslar Ekim devrimi dolayısıyla 1917'de işgal ettikleri topraklardan çekilip de meydanı Ermeni gönüllü birliklerine ve çetelere bırakınca] Güzel genç kızlar ve genç kadınlar köylerden kaçırılarak hayat kadını olarak çalıştırılmak üzere Erivan ve Rusya'ya götürülmüşlerdir. Bu tür trajik olayları okurken yüreğimizi ferahlatan kahramanlar karşımıza çıkıverir. Seher ve Kamer geceyi birlikte geçirmek zorunda bırakıldıkları erkekler uyuyunca onların bıçak ve silahlarını alarak dağa kaçmış, bir çete kurmuş ve kendilerini rahatsız edenlere aman vermemişler. Eğer tüm kadınlar bu denli cesur ve yiğit olabilselerdi erkekler onları kaçırmaya cesaret edemezdi! Ne yazık ki savaş dönemlerinde kadınlar büyük acılar çeker.
Yukarı Kırzı (Bayburt) genç kız ve kadınları : Two Faces of Bayburt 1916 - 1918 başlıklı yazımda sunduğum video deşifresinde, Mehmet Ali Mehmetoğlu şöyle diyordu: "...Orada oturuyorduk, çoluk çocuk, kadınlar. Ta bu sırada çocuk kucağında bir tanesi kalktı, gelin. Dedi ki: “Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir! Ben gidiyorum, kendimi kuyuya atmaya! Gelen gelsin...” Kalktı gitti, çocuğunu da attı, kendi de atladı. Öbürü kalktı, öbürü kalktı... Zannedersem 17-18 kız, kadın atladılar. Güler Bibi'nin oradaki kuyuya atladılar." Müslüman toplumlar iffete büyük değer vermişlerdir. Bu kadınlar tecavüze uğramaktansa ölmeyi yeğlemişlerdir. Yandaki resim köyün Facebook sayfasından alınmış olup 1958 yılında yapılan Kurtuluş Günü kutlamalarında çekilmiş.


Savaşçı Ermeni Kadınları : Osmanlı'ya karşı savaşmış bu Ermeni genç kadınlarının fotoğrafı Internet'te tesadüfen karşıma çıktı. Ne bir isim, ne bir bilgi. Ama burada yer vermek istedim çünkü, devletin sorumluluğu yurttaşlarını korumaktır diyenlerin görmelerini istiyorum. İddia odur ki, kadınların ve çocukların tehcir edilmesine gerek yoktu, onlar korunmalılardı. Tüm sınırlarından saldırılan ve içeride ihanete uğramış bir ülkede devlet, çeteci oğlunu korumak adına tehlike yaratabilecek bir anne veya yandaki resimde görüldüğü gibi kendisi çeteci olan kadınlarla masum sivil halktan kadınları nasıl ayırt edebilirdi? Dünyanın, Ermenilerin, eğer çektiklerinden fazlası değilse en az çektikleri kadar acı çektirdiklerini anlaması zamanı geldi, geçiyor.
(Fotograf: http://arastiralim.net/com/osmanli-karsiti-ermeni-ceteler.html)![]() |
Bugün Savaş ve Kadınlar : Kadınlar Gününde, Suriye'de, Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da Myanmar'da ve çeşitli yerlerde acı çekmekte olan kadınları nasıl unuturuz. İnsanlığın aç gözlülük, kibir, hasetlik ve gazabı yenip, dünya kaynaklarını gerçek gereksinimleri makul düzeyde karşılamanın savaşmaktan gayrı yollarını bulmasını umut edelim. Kadınlar, sosyo-politik sorunların ve uyuşmazlıkların çözümü için gerekli kadın dokunuşunu sağlamak adına siyaset ve yönetişimde daha fazla rol almalılar.
(Fotograf: Flickr/Creative Commons License/Syriana2011)
Comments
Post a Comment