1915 Gerçekliği ve Dokuzuncu Tez : 24 Nisan'da tutuklananların masumiyeti

Vahan Papazian
6 Ocak 2012'de AGOS'ta yayınlanmış olan Mehmet Polatel ve Nazife Koşukoğlu'nun kaleme almış oldukları "Resmi Tarihi Sınıfta Bırakan 10 Çürük Tez" adlı makalede ‘24 Nisan kurbanları masum değildi’ başlığı altında dokuzuncu tez olarak ele alınan konu "24 Nisan 1915’te tutuklanan Ermeni aydınlar toplumu isyana teşvik eden komitacılardı" alt başlığı ile açılıyor ve tutuklanan  240 kişinin Ermeni ileri gelenleri olduğu belirtiliyor ve masumiyet konusunda şunlar söyleniyor:

Birkaç gün içerisinde sayıları 2345’e ulaşan tutuklamalarla Ermeni mebuslardan şairlere Ermeni toplumunun deyim yerindeyse ‘beyni’ hedef alındı. Bu kişiler tutuklanmalarını takiben Ayaş ve Çankırı’ya sürüldüler. Haklarında hiçbir yargısal süreç başlatılmayan tutuklulardan 761’i öldürüldü. İlk etapta tutuklananlar arasında II. Meşrutiyet’in ilanından itibaren İttihat Terakki ile çeşitli ittifaklar yapan ve yasal parti statüsündeki Taşnaktsutyun ve Hınçak partilerinin üyeleri de vardı. Fakat tutuklanan kişilerin hepsi bu örgütlerin üyesi değildi. Bazılarının hiçbir örgütle ilişkisi yoktu. Bu kitlesel tutuklamaların hedefinde Ermeni toplumuna yönelik imha politikasının onlar tarafından uluslararası kamuoyuna aktarılmasını önlemek bulunuyordu.

Elif Şafak tarafından kaleme alınan Baba ve Piç romanının kahramanı, genç bir Ermeni Amerikan kızı olan Armanuş'un babası da tutuklananlardan bir romancıdır ve kahramanımız da aynen bunları söyler. Romanı okuduğumda ilgili olarak İngilizce bloğum Armenian Holocaust : My Story'de yayınladığım Revolutionary Leaders, Literature and Innocence = Devrimci Liderler, Edebiyat ve Masumiyet başlıklı yazımı Mao1' dan şu alıntı ile açmıştım:  "Devrimci kültür geniş halk kitleleri için güçlü bir devrim silahıdır. Devrim gelmeden önce zemini ideolojik olarak hazırlar ve devrim hareketi boyunca, devrimci mücadelenin  önemli, hatta temel bir  cephesini  oluşturur."  Mao, bu konuda görüşlerini açıklarken kültür alanında çalışanların komutanlar olduğunu ifade eder, kuram olmadan uygulama olamayacağını belirterek kültürel hareketin, devriminin gerçekleşmesi için önemini vurgular.  1700'lerin sonlarından başlayarak milliyetçiliğin bir değer olarak yükseldiği ortamda gerek Ermeni genç aydınlarının, gerekse İttihatçıların bu akımdan etkilendiği bilinmektedir. İstibdada karşı birlikte mücadele verdikleri bir dönem olmuştur. Polatel ve Koşukoğlu'nun da ifade etikleri üzere Taşnaktsutyun ve Hınçak partilerinin İttihat Terakki ile çeşitli ittifaklar yapan ve yasal parti statüsündeki partiler oldukları doğrudur. Ancak bu yol arkadaşlığı Ermenilerin muhtariyet istedikleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşına girme kararı aldığı günlerde maalesef sona ermiş ve Ermeniler belki saf değiştirmiş, belki de maskelerini çıkarmışlardır. İşte tutuklanmalar, --hatta biraz gecikmeli olarak-- bugünlerde gerçekleşmiştir. 

Vahan Pastermadjian
Durumun kötüye gidip Ermenilerin yollarını ayırma eğilimi göstererek Türklerin düşmanları ile işbirliği aşamasına gelmelerinde bu siyasetle meşgul aydınların rolü olmadığını düşünmek aşırı iyimserlik olur.  Krikor Zohrab ılımlı birlikte yaşamaktan yana bir hukukçu olarak bize yansıtılmaktadır. Ama sonradan bu satırlarda anlatılmayan bir tavır değişikliği söz konusu olabileceği gibi,  böyle durumlarda genelde yaşandığı üzere, kurunun yanında yaş da yanmış olabilir. Erzurum Milletvekili Karekin Pastermaciyan (Armen Garo)'ya daha önceki yazılarımda değinmiş ve Kafkas Cephesinde gönüllü birlikler oluşturarak  karşı saflara geçtiğini yazmıştım. İlginçtir ki kardeşi Vahan ise Osmanlı ordusunda Ruslara karşı savaşmayı yeğlemiş ve Köprüköy'de bacağından vurulmuştur2. Van Milletvekili Vahan Papazyan da Taşnaksutyun üyesi olup isyanlarda çok aktif rol aldığı biliniyor ve kaçtığı için o da tutuklanamadı. Bu konuda fazla bir şey söylemeye gerek yok.  Bu kişilerin Ermeni ulusal hareketinin liderleri olduğunu kendi kaynaklarından tespit etmek mümkün. Hınçakların bağımsızlık mücadelesinin bir dönemi Louise Nalbandian3 tarafından ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Taşnaksutyun Partisi adına itiraf ise 1918'de kurulan Ermenistan Cumhuriyeti'nin ilk başbakanı olan Ovanes Kaçaznuni (Hovannez Katchaznouni)
4'den gelmiştir. Kaçaznuni'nin yazdığı broşür Ermeniler tarafından Amerika ve Avrupa  Kütüphanelerinden tek tek toplanıp yok edilmiş, ancak ne var ki Rusya Arşivlerindeki kopya üzerinden Internet ortamına ulaşmıştır. 

Sanat ve edebiyat cephesinden kişilere gelince ilgilenenler, 2009 yılı 24 Nisan günü düzenlenen bir anma toplantısı vesilesi ile Bianet web sitesinde tanıtılan aşağıda adları yer alan kişilerin özgeçmişlerini inceleyerek bu kişilerin masumiyeti konusunda kendileri belki bir hükme varabilirler:
Prof. Dr. Hikmet Özdemir5'in belirttiği üzere Kafkasya Cephesi’nde can veren 163 Osmanlı sağlık subayından 124’ü Müslümanken, 19’unun Rum, 17’sinin Ermeni ve 3’ünün Musevi kökenli olduğu düşünülecek olursa; eğer bir doktora cepheye götürülecek kadar güveniliyor, diğeri tutuklanıyorsa bunun bir nedeni olsa gerektir. Kaldı ki savaş dönemlerinde yeraltında ülküleri için kavga veren kişiler günlük uğraşlarında bu yönlerini hissettirmezler. Bu nedenle de söz konusu 2345 kişiden kimlerin düşmanla işbirliği ve ihanet içinde olduğu, eğer varsa, kaçının bir yanlışlığa kurban gittiğini kestirmeye kalkışmak spekülasyondan öte anlam taşımaz ve bu tutuklamalar bir soykırım niyetini kanıtlamaz.

Prof. Dr. Yusuf Sarınay6 24 Nisan 1915'te Ne Oldu : Ermeni Sevk ve İskanının Perde Arkası adlı kitabında 24 Nisan günü tutuklananların listelerini örgütsel bağlantıları ve haklarında bilgilerle birlikte vermiştir. Aralarında Bulgaristan, Romanya tabiyetinde olup ülkelerine gönderilenler, af olunanlar vardır. Krikor Zohrab'ı Diyarbakır'a götürürken öldüren iki kişi ise idamla cezalandırılmıştır.  Osmanlı Devleti gösterdiği özenden o kadar emindir ki Şubat 1919'da, savaşta taraf olmayan İspanya, Danimarka, Hollanda ve İsveç'e bir soruşturma komisyonu kurulması isteği ile ikişer hukukçu göndermeleri için nota vermiştir. Ancak İngiltere'nin müdahalesi sonucu söz konusu ülkeler bu isteği reddetmişlerdir (s.259).

Woodrow Wilson
24 Nisan'da tutuklanan siyasi örgütlere üye bu kişilerin nasıl bir konumda olabileceklerini anlamak açısından eğitim ve din kurumlarının bağımsızlık veya otonomiye özendirici devrimci düşüncelerin oluşmasında oynadıkları rolü sergileyen yararlanılabilecek bir kaç yayın Ek Kaynaklar olarak aşağıda verilmiştir. Bu düşüncelerde ne kötülük var denebilir. Eğer Ermeniler yaşadıkları bölgelerde çoğunluk oluşturdukları halde boyunduruk altında yaşıyor olsalardı hiç kuşkusuz onları can-ı gönülden desteklemek gerekirdi. Keşke böyle bir bölge olsaydı. Ama maalesef yoktu. En yoğun oldukları Bitlis'te nüfus içinde oranları ancak yüzde 30 dolayında iken, isyan ederek çok kısa bir süre yönetimini ele geçirdikleri ve Müslüman Mahallesinde taş üstünde taş bırakmadıkları Van'da yüzde 26, başkent yapmak istedikleri Erzurum'da ise yüzde 17 idi. Hal böyleyken, yüzde 60 dolayında bir nüfus oranı ve Batı'nın desteği ile bağımsızlığa kavuşmuş olan Balkan ülkelerini örnek alarak; Müslümanları öldürmek ve korkutup kaçırmak suretiyle bölgenin kendilerine kalmasını istemeleri ortaya çok vahim bir tablo çıkarmıştır. Böyle davranmalarında ABD Başkanı Woodrow Wilson'un, bir bölgeyi nüfusun çoğunluğu kimde ise onun yönetmesini öngören bir ilkeyi de içeren, meşhur 14 Prensibinin yaygın kabul görmüş olması ve Ermenilerin bu koşulu yerine getirerek Doğu Anadolu'ya hakim olmak istemelerinin rolü olsa gerektir. Sonuçta onca döktükleri kana karşın aynı prensip çerçevesinde Doğu Anadolu'yu hakkeden Türkiye olmuştur. 

İskan ve Sevk Kanunu'nun çıkarıldığı 27 Mayıs tarihi değil de, daha öncesinde liderlerin tutuklandığı 24 Nisan gününün anma günü olarak seçilmesi, aslında ardından ağıt yakılanın iddia edilenden az olan yitirilen insanlardan çok, Doğu Anadolu'dan Müslümanları süpürerek orada bir devlet kurma hayallerinin yıkılması gibi görünüyor. Prof. Dr. Servet Mutlu7  1897 ve 1914 sayım sonuçları ile 1912 Patrikhane sayılarını inceleyip normalleştirme çalışması yürütmüştür. Ermenilerin Büyük Ermenistan veya Batı Ermenistan dedikleri Doğu Anadolu aşağı yukarı o dönemde Altı Eyalet = Vilayet-i Sitte diye anılan bölgeyi kapsar. Mutlu'nun çalışmasına göre Ermeni nüfusun en yoğun olduğu söz konusu altı ilde oranları yüzde 18,35'dir. Patrikhane ise yüzde 38 olduğu iddiasındadır. Mutlu'nun hesaplamalarına göre toplam nüfus 3.8 milyon, patrikhane sayıları esas alınırsa  Ermeni nüfusu 1 milyon olduğuna göre yüzde 25'lik bir oran olduğunu düşünmek daha makul görünüyor. Özetle burada toplam nüfusun dörtte birini, hatta muhtemelen daha zını oluşturan bir kesimin anavatanları addedikleri için aynı topraklarda neredeyse bin yıldır yaşamakta olan diğer dörtte üçlük kesimi doğdukları yerlerden, yurtlarından edip bölgeyi kendi ülkeleri haline getirmeyi istemeleri ve bunu gerçekleştirmek için harekete geçtiklerinde karşı tarafın kendini koruma amaçlı aldığı tedbirler nedeniyle ve yaşanan mücadelede yaşamını yitirenleri soykırıma uğramış gibi göstermeleri, karşı taraf bunu kabul etmeyince de onları inkarcı ilan edip dünya kamuoyu önünde küçük düşürerek haklarında nefret söylemi yaymaları kabul edilebilir bir durum mudur? Batı dünyasının savaşta karşı cephelerde yer alması ve psikolojik savaş kapsamında yapılan yanlış bilgilendirmelerin batı insanı tarafından gerçek sanılması, soykırıma uğradığını iddia eden halkla aynı dini paylaşıyor olmaları bir yalanın gerçek diye kabulünü mazur gösterebilir mi? Bu yanlışın düzeltilmesi vakti çoktan gelmiş, geçmiştir. Türk halkını ve Türkiye'yi inkarcılıkla itham ederek nefret söylemi yaymak bir insanlık suçudur ve durdurulmalıdır.

Kaynaklar

1) Mao Tse-tung. Collected Writings of Chairman Mao: On Policy, Practice and Contradiction. p.168.

2) The Good, Bad and Ugly Armenians of the Ottoman Empire.nbsp;http://www.tallarmeniantale.com/good-bad-ugly-armenians.htm

3) Nalbandian, Louise. "The Hunchakian Revolutionary Party 1887-1896". http://www.hunchak.org.au/aboutus/historical_nalbandian.html

4) Kachaznuni, Hovhannes.Dashnaktsutiun Has Nothing To Do Anymore. >http://www.turkishpac.org/pdfs/KachaznuniEnglish.pdf

5) Özdemir, Hikmet. 1915 Tartışmalarında Gözden Kaçırılanlar. Ankara: SAREM, 2007.

6) Sarınay, Yusuf.  24 Nisan 1915'te Ne Oldu : Ermeni Sevk ve İskanının Perde Arkası. İstanbul : İdeal Kültür & Yayıncılık, 2012.
 
7) Mutlu, Servet.“Late Ottoman Population And Its Ethnic Distribution,”Nüfusbilim Dergisi \ Turkish Journal of Population Studies, 2003, 25, 3-38 3. (Accessed: 22.04.2012)

8) Ermeni sorununu anlamak – Uluç GÜRKAN," Ceride-i Mülkiye. http://cerideimulkiye.com/?p=15109.

EK Kaynaklar
1) "Armenia and the Armenians," The Presbyterian, Dec.22, 1893, Dec.29, 1893, Jan 05, 1894. (Çevirisinin özeti Gülbadi Alan'ın aşağıda künyesi verilen kitabında mevcuttur)

2) BOA. 289/90. (Yukarıda künyesi verilen 3 bölüm halinde yayınlanan makalenin çevirisi)

3) Alan, Gülbadi. Amerikan Board'ın Merzifon'daki Faaliyetleri ve Anadolu Koleji. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2008.

4) Knadjian, H. M. The Eternal Struggle. http://www.archive.org/stream/eternalstrugglew00knadiala/eternalstrugglew00knadiala_djvu.txt



Selma Aslan'a ait Ermeni Soykırımı : Gerçek mi, Yersiz İddia mı? blogu yazılarından ticari olmayan amaçlar için içeriği değiştirilmeden kaynak gösterilerek adil kullanım ölçüsünde yararlanılabilir. (Creative Commons Attribution-Gayriticari-NoDerivs 3.0 Unported License)

Comments