1915 Gerçekliği ve Onuncu Tez : Malta'da Dava Açılmamıştır


Malta Sürgünleri
6 Ocak 2012'de AGOS'ta yayınlanmış olan Mehmet Polatel ve Nazife Koşukoğlu'nun kaleme almış oldukları "Resmi Tarihi Sınıfta Bırakan 10 Çürük Tez" adlı makalede onuncu ve son çürük tez olarak işlenen Malta yargılamaları konusu 'İttihatçılar uluslararası düzeyde yargılanıp aklandı’ başlığı ve "İttihatçılar Malta süreci ile soykırım suçundan uluslararası düzeyde aklanmış oldu" alt başlığı altında ele alınmıştır. Yazarlara  göre Malta sürecinde bu kişilere ilişkin ne dava açılmış, ne de haklarında hüküm verilmiştir. Beraat yoktur, sadece bir esir takası olmuştur.

Önde gelen İttihatçılar, 1919-1921 yılları arasında çeşitli suçlamalarla Malta adasında tutulmuş ve bu süre boyunca bir soruşturma yürütülmüştür.  İngiliz Başsavcısının yürüttüğü soruşturma çerçevesinde Amerikan, İngiliz ve Osmanlı arşiv belgeleri incelenmiştir. Fikret Bila "Malta belgeleri açıklanırsa gerçek görülür" başlıklı köşe yazısında Malta'da Nüremberg gibi bir mahkeme kurulması için hazırlıklar yapıldığını ve o zamanın Birleşmiş Milletler’i olan Milletler Cemiyeti’nde bu hazırlığın kabul gördüğünü belirtir. Milletler Cemiyeti’nin oturumlarında İngiliz Kraliyet Başsavcılığı’nın dava açılması yönünde karar vermesi halinde mahkemenin nasıl kurulacağı konuşulmuş ve Milletler Cemiyeti, bu amaçla bir “Danışma Kurulu” atamıştır. Ancak kanıt bulunamadığı için takipsizlik kararı alınması üzerine bu hazırlıklara son verilmiştir. İki yıllık yoğun bir çabanın ürünü olan soruşturmanın sonunda ne Osmanlı, ne İngiliz, ne de Amerikan arşivlerinde suça kanıt teşkil edecek tek bir belge bulunamadığından kovuşturmaya  gerek olmadığı hükmüne varılmıştır. Soruşturma yargı sürecinin bir parçasıdır. Kanıt bulunmadığı takdirde dava açılamaz ve takipsizlik kararı verilir. Malta yargılamalarında süreç bu şekilde tamamlanmıştır. Bu da aklanma anlamını taşır ve bu insanların haksız yere tutsak edilip onca zaman bir adada tutulduklarını ortaya koyar.

Daha önceki bir yazımda da Prof. Dr. Yusuf Sarınay2' dan aktararak yer verdiğim üzere Osmanlı hükumetinin savaşa katılmamış dört ülkeden hukukçular göndererek komisyon oluşturup inceleme yapmalarını istediği göz önüne alındığında bu sonuca şaşmamak gerekir. Kanıt diye ortaya çıkarılan tüm belgelerin sahte olduğunun saptandığı düşünülecek olursa bu suçlamalardan vazgeçilmesinde yarar vardır.

Malta yargılamaları, Bilal Şimşir3' in Malta Sürgünleri adlı kitabında ayrıntılı biçimde sergilediği üzere, İngiltere'nin, Mondros Mütarekesinin getirdiği yenilgiyi halkın kabullenmesini sağlamak ve direnişini kırmak amacıyla önde gelen lider kişileri tutuklama konusunda, Fransa'nın bile tepkisini çeken, keyfi, hukuk, kural tanımaz boyutu ile eleştiriye çok açıktır. Ne var ki, Ermeni soykırımı iddiaları çerçevesinde sonuçları açısından söylenecek söz yoktur, ileri sürülen karşı tezler dayanaksızdır. Şimşir ayrıca, İngiltere'nin esas amacının Anadolu'da filizlenen direnişi bu lider nitelikteki kişileri tutsak tutarak zayıf düşürmek olduğuna da işaret eder. Fethi Ali Okyar'ın Malta'dan döndükten sonra 1923-24 yıllarında Başbakanlık görevini yürütmesi bunun bir örneğidir.

İşin acı tarafı şudur ki, İttihatçılar'ın kasıtlı bir soykırım gerçekleştirdiklerine dair hiç bir belge, kanıt bulunmadığı halde Ermeni terör örgütleri kendilerince infaz yapıp İttihatçı liderleri öldürmüşlerdir. Bugünün Ermenileri atalarının bu hukuk tanımaz tavrından ar duyarak hiç özeleştiri yapıyorlar mı acaba? Hukukun üstünlüğü herkes için değil midir?


Malta yargılamaları, İngiltere tarafından diğer İtilaf Devletlerinin tepkilerine rağmen uygulanmış, TBMM tarafından  da tepki ile karşılanan, hiç yaşanmamış olması gereken bir olay olmakla birlikte arşivlerde hiç bir belge bulunmadığını, suçlamaların mesnetsiz olduğunu kanıtlaması açısından  önem taşımaktadır. İngiltere'nin Washington Büyükelçisi R. C. Craigie'nin Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a 13 Temmuz 1921'de gönderdiği telgraf Nisan 2012'de Türk basınında geniş yer almıştır4. Polatel ve Koşukoğlu'na bir soykırımın söz konusu olmadığını en açık seçik biçimde sergileyen bu tarihi olaya işaret ettikleri için teşekkür etmek isterim.

Görülüyor ki,  Ermeni soykırımı iddialarının kanıtı olarak gösterilen olayların  derinliğine inildiğinde farklı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Örneğin bu tezle ilgili olarak, tekrar edecek olursak, tabii ki beraat söz konusu olamazdı, çünkü soruşturma bir dava açılmasını gerektiren kanıtlar olmadığını ortaya koymuş ve  bu noktada hukuki süreç aklanma ile tamamlanmıştır.

Uluç Gürkan5Ermeni Sorununu Anlamak : Önyargıları Aşmak ve Nefretten Arınmak adlı kitabında Serdar Palabıyık'ım sorularını yanıtlarken tehcirin,  1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin 1977 tarihli Ek 2 Protokolü uyarınca, “askeri gereklilik” kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte bir uygulama olduğunu belirtir. I. Dünya Savaşı koşullarında Osmanlı Ermenilerinin silahlı isyanı ve Osmanlı topraklarını işgal eden Çarlık Rusyası’nın yanında savaşa katılması, tehcir uygulamasının “askeri gereklilik” bağlamında değerlendirilmesini haklı kılmaktadır. Hal böyleyken zaman zaman Türkiye'nin tarihi ile yüzleşmesi gereğinden söz edilmektedir. Yüzleşme aslında, tüm ülkeler için gereklidir. Batılı devletler, kendi çıkarlarını korumak için onlara güvenen halkları nasıl ölüme gönderdikleri ile; savaşın psikolojik boyutunda sahte belgeler ve yönlendirilmiş haberlerle kamuoyunun nasıl yanıltıldığının ortaya çıkması yönünden; Ermeniler çoğunluk oluşturmadıkları halde çoğunluğu oluşturan halkı yok etme bahasına  bir devlet kurma girişiminde bulunup acı çektikleri kadar büyük acılar yaşattıkları ile yüzleşmedikçe gerçek büyük tablo ortaya çıkamayacaktır. Eğer dürüstlük üzerine kurulu barışçıl bir dünya istiyorsak haydi hepimiz geçmişimizle, olayları karşı taraf açısından da görerek, nesnel üçüncü gözle de bakarak yüzleşelim. Böyle bir dünya isteniyor mu, yoksa herkes bu dünyada kendi refahını güvence altına almanın, karşıyı suçlayıp kendi günahlarını küllemenin derdinde mi?


Dün Facebook sayfama harika bir fotograf ve öyküsü düştü. Bir antropolog, Afrikalı bir aşiretten çocuklara bir oyun önerir. Bir ağacın yanına meyvelerle dolu bir sepet koyar ve meyvelerin sepete ilk ulaşanın olacağını söyler. Koşun dediği anda çocuklar elele tutuşup birlikte koşar ve meyveleri keyifle birlikte yerler. Antropolog içlerinden biri meyvelerin tümünü alabilecekken neden böyle yaptıklarını sorduğunda “UBUNTU, diğerleri üzgünken içimizden biri nasıl mutlu olabilir ki?” diye yanıt verirler. UBUNTU Xhosa kültüründe “Biz olduğumuz için ben varım” anlamını taşımaktadır6.

Sanki, sözüm ona uygar ülkelerin yetişkinlerinin Afrikalı çocuklardan alacağı ders var... Bizans baskısından kurtulmak için kucak açıp karşıladığı  ve yüzyıllar boyu birlikte barış içinde yaşadığı gerçeğini geride bırakıp kötü gününde Osmanlı'nın karşısına geçen ayrılıkçı Ermeniler; Rus, Fransız ordularına katılıp Türkleri öldürmek yerine, UBUNTU deyip omuz omuza işgale karşı mücadeleye katılmış olsalardı bugün Ermeni Türklerle olduğu gibi diyasporayı oluşturan Ermenilerle de hala birarada yaşıyor olurduk ve bu gereksiz dalaş hiç ortaya çıkmazdı. Dedelerinin kendi kaderlerini kendilerinin çizdiğini torunlarının anlayacağı günlerin yakın olduğunu umarım. Ama, her halkın yitirdiği büyükleri günahları ve sevapları ile onlarındır. Bu hafta yitiklerini anacak olan Ermenilerin acısını paylaştığımı ve yaşananlar için duyduğum üzüntüyü ifade etmek isterim.  Onlarla birlikte 1. Dünya Savaşında ve İstiklal Savaşında yitip giden tüm insanların anısı önünde eğiliyorum. Konya'daki kampta açlıktan ölen 150 Ermeni çocuk ile, öksüzler yurdunda bir Rus hemşire tarafından bakılırken Ermeni çetecilerin alıp götürerek öldürdüğü 150 Türk çocuğu aynı ölçüde yüreğimi yakıyor. Ermeni dostların da kendi acılarını yaşarken yaşattıkları acıları da anımsamalarını, anmalarını dilerim.

Kaynaklar

1) Bila, Fikret.  "Malta belgeleri açıklanırsa gerçek görülür," Milliyet, 28.01.2012. http://siyaset.milliyet.com.tr/malta-belgeleri-aciklanirsa-gercek-gorulur/siyaset/siyasetyazardetay/28.01.2012/1494774/default.htm

2) Sarınay, Yusuf. 24 Nisan 1915'te Ne Oldu : Ermeni Sevk ve İskanının Perde Arkası. İstanbul : İdeal Kültür & Yayıncılık, 2012.

3) Şimşir, Bilal. Malta Sürgünleri. Ankara : Bilgi, 2009.


4) Lüle, Zeynel. "'Soykırım' Şahitleri," Hürriyet, 16.04.2012. http://www.hurriyet.com.tr/planet/20353385.asp

5) Gürkan, Uluç. Ermeni sorunu'nu anlamak : Önyargıları aşmak ve nefretten arınmak söyleşi : Serdar Palabıyık ; haz.: Okan Bensoy.İstanbul : Destek Yayınevi, 2011. http://www.idefix.com/kitap/ermeni-sorununu-anlamak-uluc-gurkan/tanim.asp?sid=IG05F4JHDS2SXDG4TN2G. Tanıtım: http://cerideimulkiye.com/?p=15109

6)Unbelievable facts paylaşımı.


Ek kaynak

http://www.ulucgurkan.net




Selma Aslan'a ait Ermeni Soykırımı : Gerçek mi, Yersiz İddia mı? blogu yazılarından ticari olmayan amaçlar için içeriği değiştirilmeden kaynak gösterilerek adil kullanım ölçüsünde yararlanılabilir. (Creative Commons Attribution-Gayriticari-NoDerivs 3.0 Unported License)
 


Comments