AİHM 15 Ekim 2015 Perinçek-İsviçre Davası Nihai Kararı ve Sonrası



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin 15 Ekim 2015 tarihinde açıkladığı, Perinçek lehine olan Perinçek – İsviçre Davası Nihai Kararı,  dedelerinin insan kasabı olmadığını bilen ve Ermeni soykırımı iddiaları karşısında inkârcılıkla suçlanmanın acısını yaşayan Anadolu insanını mutluluğa boğdu. Özellikle Batı toplumunda oluşmuş olumsuz kanaatin günlük yaşamlarına yansıdığı yurt dışındaki Türkler için karar çok rahatlatıcı bir umut kaynağı olmuştur. Ancak mahkemenin kararı karşısında bazı soykırım iddiacılarının, kararı önemsizleştirmek, kapsamını olduğundan dar göstermek ve böylece bugüne dek oluşturdukları kamuoyunu ve mevcut konumlarını korumak çabası içine girdikleri gözlemleniyor. Çünkü onlar hukuken hak sahibi olmadıklarını zaten biliyor, siyasi baskılarla kazanım elde etmeye çalışıyorlardı. Bunun artık eskisi gibi kolay olmayacağını görebiliyorlar. Nitekim, Ulusal Kanal tarafından aktarıldığına göre  Berner Zeitung Gazetesi Jürgen Steiner konuyla ilgili makalesinde bu hususu net bir dille ifade etmiştir: "Son aylarda bazı devletler 'Ermeni soykırımını' tanımışlardı. AİHM kararından sonra önümüzdeki dönemde bu konunun lehine bir siyasal çoğunluk olmayacaktır. Türkiye üzerinde uluslararası baskıyı arttırmaya yönelik bugüne kadar Ermenilerin izlediği yol şimdilik tıkanmış görünüyor."

2005 yılında İşçi Partisi (bugün Vatan Partisi) Başkanı olan Hukuk Doktoru Doğu Perinçek, İsviçre’de Ermeni Soykırımı iddialarına karşı ifadeleri de ceza konusu yapan bir yasal düzenleme yapılması ve Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu hakkında soruşturma başlatılması üzerine bu ülkeye giderek üç ayrı kentteki toplantılarda “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” ifadesini kullanmış ve hakkında açılan davanın 2007 yılında cezalandırma ile sonuçlanmasından sonra da davayı AİHM’e taşımıştı. Uzun maratonun önemli bir aşaması 17 Aralık 2013 tarihinde AİHM 2. Dairesinin söz konusu davada Perinçek lehine karar vermesi olmuştu.

Bu kararı değerlendiren İsviçre, düşünce özgürlüğüne kısıtlama getirmeden ırkçılıkla mücadele yasasında nasıl bir düzenleme yapabileceği konusunu tartışmış ve 17 Mart 2014 tarihinde Karara itiraz etmişti. 28 Ocak 2015 tarihli temyiz duruşmasının ardından 15 Ekim 2015 tarihinde açıklanan Nihai karar, 2. Dairenin kararını teyit edici mahiyette olup, ayrıca 1915 yılında Ermenilerin yaşadığı olaylarla Yahudi Soykırımı arasında benzerlik olmadığı vurgusu ile çıkmıştır. 42 Avrupa Konseyi ülkesi için bağlayıcı bir içtihat niteliği taşıyan Karar, İsviçre dışında benzeri yasal düzenlemelere sahip olan Yunanistan, Kıbrıs ve Slovakya’nın da düzenlemelerini gözden geçirmelerini gerektirmektedir.

AİHM 15 Ekim 2015 Kararı bir zaferdir. Düşünce özgürlüğünün ötesinde Dış İşleri Bakanlığı açıklamasında özetlendiği üzere “Karara göre, 1915 olayları meşru bir tartışma konusu olup, bu tarihte yaşananlara ilişkin farklı görüşler ifade özgürlüğünün koruması altındadır. Ayrıca, 1915’te yaşananların Holokost ile karşılaştırılması da asla mümkün değildir. Karar, parlamentoların ve liderlerin yetkilerini aşarak tarihi yeniden yazamayacaklarını ve mahkemelerin de ilgili hukuk normlarını göz ardı ederek tarihe hakemlik yapamayacaklarını kayıt altına almıştır. Karar, Avrupa insan hakları içtihadının önemli bir parçası olarak benzer vakalara emsal oluşturacaktır. Karar, tarihin ve hukukun siyasi amaçlarla istismarına gereken cevabı vermesi bakımından da önemli bir dönüm noktasıdır”.

Ancak Karar, aynı zamanda, Batı kamuoyunda oluşmuş olumsuz yargıyı değiştirip gerçekleri anlatabileceğimiz yeni bir platformun kapısını açarak bize bu konuda eskisinden daha da yoğun bir biçimde çalışma sorumluluğu yüklemiştir. Soykırım sözcüğünü hukuki anlamı dışında kitle kırımı anlamında kullanan bir kesim muhtemelen sözcüğü kullanmaya devam etme eğilimi gösterecektir. Diğer bir kesim ise terminolojiyi doğru yerde doğru anlamda kullanma özenini göstermekle birlikte, 1915 olaylarının adına soykırım denemese de soykırım kadar kötü olduğu ve sonuçta Türklerin insan kasabı olduğu kanaatini yayma çabalarını sürdüreceklerdir. 100 yıldır yerleşmiş bir kanaati düzeltmenin güçlüğü de ortadadır. Ne var ki bu güçlük bizi asla yıldırmamalıdır. Daha da önemlisi bizim insanlarımızın olanı biteni iyi kavrayabilmesidir.


Halkımız arasında yerel olarak büyüklerinden duydukları bazı olayları genelleştirerek “yapmadık mı yani canım, yaptık işte” diyenler vardır. Yapılan bir şeyler olduğu zaten yadsınmamaktadır, ama yapılanlar insan kasaplığı mıdır, varoluş mücadelesi vermek midir, savaşın yarattığı karmaşa da suçun önlenememesi midir, çeşitli etkenlerin bir bileşimi midir, söz konusu trajik olayların gerçek mahiyeti nedir, bunu iyi kavramak gerekmektedir. Hukuken haklı bulunmanın ötesinde gerçekten başı dik dolaşabilmek için öncelikle kendinden emin olmak ve bunun ötesinde vicdanlarda aklanmış olmak gerekir. İşte bu noktada bu zafer, bundan sonra daha da gayretli olmayı gerektiren bir köşe taşıdır. Almanya'da faaliyet gösteren Barış için Diyalog Derneği Başkanı Ali Söylemezoğlu bu konuda hedeflerini de belirterek yoğun bir etkinlik içine gireceklerinin işaretini vermiştir: “İlk hedef Ermeni soykırımı yalanının okul kitaplarından çıkarılması, ikinci hedef de Alman medyasında bu yönde yapılan propagandanın durdurulmasıdır. Kısacası, AİHM kararı bizim için daha kararlı bir biçimde çalışmak için bir fırsat sunmaktadır. Rahat nefes almak değil, kolları sıvamak lazım.”

Neden yaşanan trajediye soykırım denemeyeceğini kavramanın ötesinde, bizim Ermenilere, adına soykırım denemese de soykırım kadar kötü bir kitle kırımı uyguladığımız iddialarının neden yersiz olduğunu anlamak da önem taşımaktadır. Bu noktada soykırım sözcüğünün iki farklı kullanılışı ve birbirleriyle karıştırılmamaları gerektiği hususunu bir makalesinde ele alan M. Gunter’e kulak verelim: “Türkler ve Müslümanlar da Birinci Dünya Savaşı’nda etnik şiddet sonucu öldürülmüşlerdir. Soykırımın hukuki olmayan tanımı çerçevesinde hem Müslümanlar, hem de Ermeniler birbirlerine karşı soykırım uygulamışlardır. Bir tarafı soykırımla suçlamak diğerinin başına ne geldiğini görmezden gelmek anlamını taşır ve açıktır ki bu, hiç adil değildir".  Gunter söz konusu makalesinde, Birinci Dünya Savaşında iki taraftan da yaşamlarını trajik bir biçimde yitirenlerin anılarını lekelememek açısından bu iki anlamın birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirtmiştir. AİHM Davasını kazanan, bu zaferden dolayı kendisine minnettar olduğumuz Perinçek de "soykırım"ın hukuki bir terim olduğuna vurgu yaparak farklı anlamlarda kullanılmaması gerektiğine ve yaşananların soykırım olup olmadığının tarih komisyonlarında belirlenemeyeceğine dikkat çekmiştir.

Balkan Savaşı ile Türklerin Balkanlardan sökülmesini örnek alarak Müslümanları Doğu Anadolu’dan söküp atmak isteyen Taşnak ve diğer Ermeni çeteleriyle Türkler arasında yaşanan mücadelelerin ötesinde savaşın karmaşasından yararlanan ve yerel duyumlarla halkımızda suçluluk duygusuna, kuşkuya yol açan fırsatçılar ve intikam almak isteyenlerden 1673 kişinin, Sarınay'ın araştırmaları ile ortaya çıktığı üzere, 1915-1916 yıllarında mahkemeye çıkarıldığı ve çoğunun cezalandırıldığı, devletin Ermenileri yok etmek gibi bir kastı olmadığını akılda tutmakta yarar vardır. Bize yapılandan daha kötüsünü yapmış değiliz, tüm halklar savaşın kurbanı olmuşlardır, tek bir halk değil. Osmanlı Ermenilerinin doğdukları toprakların dışında yaşama durumunda kalmaları, Lozan Anlaşması ile kendilerine sunulan dönüş olanağını değerlendirememeleri Karekin Pastırmacıyan (Armen Garo) gibi kendi politikacılarının ve Andranik gibi General ilan ettikleri, kahraman mertebesine koydukları militanlarının yarattığı bir sonuçtur. Yüzde 20 Ermeni'ye karşı yüzde 80 Müslüman toprağını koruyamayıp azınlığa bıraksaydı çok daha trajik bir durum ortaya çıkmaz mıydı? Keşke bu çatışma ortamı hiç doğmamış ve yüzyılların ortak yaşamı devam edebilmiş olsaydı. Söz konusu çatışmanın nedeni biz değildik ve bu nedenle de başımızı yere eğdirecek bir geçmişimiz yoktur.

Bu ülkenin 80 milyon nüfusunun yetişkin kesiminde yer alan her bir bireyin her türlü müstehzi dokundurmayı, yadsımayı veya suçlamayı göğüsleyecek birikimi edinmesi gerektiğine inanıyorum. Fazla zahmete girmeden konuyu kavrayabilmek için derli toplu temel nitelikteki bazı kaynaklardan, hatta belgesel nitelikte rahat okunabilir romanlardan bile yararlanılabilir.

İşte bir kaç öneri:

Altun, Eyyüp. Kızıl Topraklar. İstanbul: Kaynak, 2015.
Altun, Eyyüp. Sona: 1915 sürecinde savaşın ortasında yaşanmış destansı bir aşk. İstanbul: Cumhuriyet, 2013.
Gündüz, Tufan. Nisan’ın iki günü. İstanbul: Yeditepe, 2011.
Öğün, Tuncay. Unutulmuş bir göç trajedisi: Vilayât-ı Şarkiye mültecileri (1915-1923).  Ankara: Babil, 2004.
Palabıyık, Mustafa Serdar. 1915 Olaylarını Anlamak: Türkler ve Ermeniler. İstanbul: Beta, 2015.
Uzunyaylalı, M. Talat.Paylaşılamayan Topraklar. İstanbul: Babiali Kültür, 2011.

Öte yandan bu bilgilere sahip olmak asla düşmanlık yaratmamalıdır. Perinçek'in “Geçmişteki acıları günümüzde düşmanlık malzemesi olarak kullanmayalım. Ermenler mazlum bir millet. Bizim komşumuz. Aynı zamanda Ermeniler bizim yurttaşlarımız. Biz zaten yüzyıllar boyu beraber yaşadık" şeklindeki sözlerine kulak vermekte yarar vardır. Bu Karar, yaşanan trajik olayların nesnel bir bakışla kavranabilmesi açısından bir fırsat olarak değerlendirilebilir.


Kaynaklar
 
Davutoğlu'nun Merkel'e komisyon kurma önerisine Perinçek'ten eleştiri. Ulusal Kanal. 19.10.2015. http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/davutoglu-nun-merkel-e-komisyon-kurma-onerisine-perincek-ten-elestiri-h78603.html
Dışişlerinden AİHM Açıklaması. Aydınlık Gazetesi. 16.10.2015.
Gunter, M. M. (April 23,  2015)."The Definitional Ambiguity of Genocide: Its Implications for the Armenian Tragedy". Fox News.  http://www.foxnews.com/opinion/2015/04/24/armenian-tragedy-and-definitional-
İsviçre ve Alman basını AİHM kararını değerlendirdi: AİHM '1915 olayları tartışmalı' dedi. Ulusal Kanal. 21.10.2015. http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/isvicre-ve-alman-basini-aihm-kararini-degerlendirdi-aihm-1915-olaylari-tartismali-dedi-h78840.htmlPerinçek kazandı Türkiye Kazandı. Aydınlık Gazetesi. 15.10.2015. http://www.aydinlikgazete.com/politika/perincek-kazandi-turkiye-kazandi-h77361.html 
Sarınay, Y., (2006). ‘Ermeni Tehciri ve Yargılamalar’, Ermeni Soykırımı İddiaları: Yanlış Hesap Talat'dan ve Tehcir'den Dönünce içinde. Derleyen: Mustafa Çalık. Ankara: Cedit Neşriyat Yayınları.
Sıra soykırımı tanıyan ülkelere karşı mücadelede. Aydınlık Gazetesi, 20.10.2015. http://www.aydinlikgazete.com/politika/sira-soykirimi-taniyan-ulkelere-karsi-mucadelede-h77491.html

Comments