1915 Gerçekliği ve Birinci Tez : İsyan ve İhanet

Ermeni Birlikleri Van'da Osmanlı Ordusuna Karşı Siperde (Van, Mayıs 1915)

Bir önceki yazımda 1915'te Osmanlı Devleti'nin Ermenilere soykırım uygulayıp uygulamadığı  konusunda 2010 yılından bu yana biriktirdiklerimin ışığında olup biteni kendi penceremden nasıl gördüğümü paylaşacağımı belirtmiştim. Bunu yaparken Mehmet Polatel ve Nazife Koşukoğlu'nun 26 Ocak 2013 tarihinde Agos'ta yayınlanan  Resmi tarihi sınıfta bırakan 10 çürük tez  başlıklı yazılarında yer alan 10 başlıktan hareket edebileceğimi düşündüm[1].

Konuya girmeden belirtmek isterim ki, resmi tarihin sorgulanmasını sonuna dek desteklerim.  Ne var ki, resmi tarihi yadsıma adına gerçeklerin üstünün örtülmesine izin verilmemesi gerektiği kanısındayım.

Yazarlarımızın ifadesi ile çürük resmi tarih tezlerinin birincisi 'İsyan ve ihanet’ başlığı altında ele alınmış olup "Osmanlı devleti ‘tehcir’ kararı aldı, çünkü Ermeniler devlete karşı isyan edip, düşman devletlere yardım ettiler" ifadesi ile resmi tez özetlenmekte ve Taşnaktsutyun ve Hınçak Partilerinin 1914 yılında yaptıkları toplantılarda savaşta kendi devletlerinin yanında yer alma kararı aldıkları, Doğu Anadolu'da isyan yaşanmadığı, asker kaçaklarının jandarma ile çatıştığı ve Ermeni köylerinin bu kaçakların yakalanmasına yardım ettiği ifade edilerek tez çürütülmeye çalışılmaktadır.

Ermenice belgelere ulaşıp onları okuma olanağına sahip değilim. Alıntıların doğruluğundan da kuşku duymam. Ama takdir edileceği gibi bir örgüt süreç içinde farklı bağlamlarda farklı söylemlerle ortaya çıkabilir ve bir metinden cımbızla çekilen bir cümle çok yanıltıcı da olabilir. Bu karşı savı çürüten, güvenmemek için en ufak bir neden duymadığım çok sayıda kaynak okudum. Ortada bir isyan ve ihanet olmakla birlikte aslında ihanet sözcüğü bu bağlamda bana ağır geliyor. Batı toplumu endüstri devrimi için uygun paradigmaları oluşturma yönünde yeni değerler yaratırken, 1789 Fransız Devriminin ardından tüm ulusların aydınlarının milliyetçiliği bir erdem olarak benimsedikleri yerde Ermenilerin de etkilenmemesini kim bekleyebilirdi ki? Ulusal bir devlet arzusu ile dolan genç Ermeni aydınların, düşüş dönemini yaşayan ve batılı büyük devletlerle Rusya'nın paylaşım sevdasına kapıldığı ve kendilerine işbirliği karşılığı vaatlerde bulunduğu bir ortamda, nüfus itibariyle en yoğun oldukları yerlerde bile  yüzde  30'u aşmayan bir azınlık oluşturdukları halde, umuda kapılmalarını anlamak hiç de zor değil. Ama Osmanlı hükümeti yıkıldığında Türklerin kendilerinin bir devlet kurabileceğini öngöremeyerek topraklarını paylaşmaya kalkışan devletler, verilen Bağımsızlık Savaşı ve ardından kurulan Cumhuriyet karşısında saygı duymuş, bu yeni devletle dostluk ihdas etmiş ve savaş günlerinin düşmanlıklarını geride bırakmışlardır. Güney Doğu'da Fransız işgali yalnızca altı ay sürmüş ve Fransızlar çekilirken kendileri ile birlikte Türklere karşı savaşan Ermenilere Türklerle barışmalarını salık verip gitmişlerdir. Ermeniler bu arada kendi devletlerini kurabilmiş, bir milyon Müslüman artık Erivan olan Revan ve çevresinden Anadolu'ya, Anadolu Ermenileri Ermenistan'a göçmüşlerdir. Af ilan edilmiş ve isyancılara kapılar açılmıştır. Onca acının ardından nihayet barış gelmiştir. Ama anlaşılmaz bir şekilde bazı Ermeni kesimleri onaylanmayan ve kağıt üzerinde kalan Sevr Anlaşmasını hala sayıklamaktadırlar ve işi 2015 yılında kendilerince Ermeni Soykırımının 100. yıldönümü için yaptıkları hazırlıklar çerçevesinde Sevr kentinde bir müze kurmaya dek götürmüş bulunmaktadırlar[2]. Aynı çevreler, Ermeni devlet adamı Sarkisyan'ın, Obama, büyük acı anlamına gelen "med yegherns" ifadesini kullanırken soykırım demek istiyor şeklindeki yorumunu şiddetle protesto ederek soykırım sözcüğünün uluslarası hukukta tazminat ve toprak hakkı sağlayacak hukuki bir terim olduğunu belirterek bu terimin kullanılması konusunda ısrardan vazgeçilmemesi uyarısı yapmaktadırlar[3]

Konuyu daha fazla dağıtmadan ihanet ve isyanı yadsıyan karşı tezle ilgili olarak öncelikle sözü Batının önde gelen Orta Doğu ve Türkiye konusunda uzman tarihçisi Profesör Bernard Lewis'e bırakmak isterim. Lewis, Washington'da  25 Mart 2002 tarihinde verdiği bir konferansın ardından, Fransa'da Ermeni soykırımını reddettiği için 1 Frank ceza aldığı dava ile bağlantılı olarak yöneltilen bir soruya yanıt olarak 1915'te yaşanan trajik olayları neden bir soykırım olarak görmediğini yaşananları Yahudi soykırımı ile karşılaştırarak bakın nasıl açıklamıştı[4]:

Burada bir tanım sorunu var. Günümüzde soykırım terimi esnek bir yaklaşımla kan dökülen her olay için kullanılıyor. Soykırım olduğunun reddedilmesinden rahatsızlık duyarak bunu cezalandıranları da anlayabiliyorum. Ama bu spesifik davada ana nokta Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilerin uğradığı katliamın Almanya'da Yahudilerin başına gelenle aynı şey olduğu savı idi ve bu baştan sona yanlıştır.

Ermenilerin başına gelenler savaştan önce başlamış olan ve daha büyük ölçekte devam eden kitle halinde silahlı başkaldırının sonucudur. Orduyu terkeden askeri kuvvetler mensupları da dahil olmak üzere  yüksek sayıda Ermeni sınırı geçerek Türkiye'yi işgal eden Rus kuvvetlerine katılmışlardır.  Ermeni asiler Van kentini ele geçirmiş, işgalcilere devretmek niyetiyle kenti bir süre ellerinde tutmuşlardır. Anadolu'nun dört bir tarafında gerilla savaşı yürütülüyordu ve bu, bugün kullanılan terimlerle, Ermenilerin Türklere karşı ulusal bağımsızlık hareketiydi. Türkler, buna kuşkusuz çok  sert yöntemlerle karşılık verdiler. Türk hükümetinin Ermeni nüfusu hassas bölgelerden tehcir etme kararı aldığının açık kanıtları vardır. Hassas bölgeler neredeyse Anadolu'nun tümü anlamına gelir ama o dönemde Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altında olan Arap vilayetleri buna dahil değildir. Katliam yapılması konusunda bir karar alındığına dair kanıt yoktur. Aksine engellenmesine yönelik pek de başarılı sonuç vermeyen girişimlerin kayda değer sayıda kanıtları vardır.   Evet, korkunç katliamlar olmuştur, sayı belirsizdir ama milyon dolayında olabilir. Katliamlar çeteler, yerel köylüler tarafından kendilerine yapılanlara karşılık olarak ve çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir. Ancak bunu Almanya'daki soykırımla eş görmek için, Almanya'daki Yahudilerin Alman devletine karşı Almanya'nın düşmanları ile işbirliği içinde silahlı bir ayaklanma içinde olduklarını; tehcir kararının Hamburg ve Berlin kentlerini kapsamadığını ve bu kentlerde kamu görevi yapmakta olan Yahudilerin tehcir kararı uygulamalarının dışında tutulduklarını varsaymanız gerekir. Ayrıca Alman Yahudilerine uygulanan tehcirin yalnızca Almanya'nın anayurt toprakları ile sınırlı tutulduğunu ve böylece Polonya'ya gittiklerinde  Polonya Yahudileri tarafından kucaklanarak karşılandıklarını ve koruma altına alındıkları varsayılmalıdır. Bu, bana göre anlamsız bir benzetmedir.

Bu satırları okuduktan sonra hala acaba diyen varsa pek çok kaynak içinden doğrudan isyan konusuna spesifik olduğu için Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran[5] tarafından yazılmış olan  Van'da Ermeni devleti denemesi   adlı kitabı önerebilirim. Dil bilen ve batı kaynaklarını yeğleyenler bu kitabın çok yazarlı İngilizce versiyonuna yönelebilirler[6].

Not. Fransızlara değinmişken bana ilginç gelen bir ayrıntıyı paylaşmak isterim. Tehcir sırasında dağıtım çeşitli noktalara yapılmış olmakla birlikte bir çöl olarak lanse edilen ve tüm tehcir o yönde yapılmış izlenimi verilen Zor sancağı, Fransızların, işgale geldiklerinde garnizon kurmak için yeğledikleri lokasyondur[7].

Kaynaklar

1) Mehmet Polatel ve Nazife Koşukoğlu Resmi tarihi sınıfta bırakan 10 çürük tez  Agos, 26 Ocak 2013 http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=resmi-tarihi-sinifta-birakan-10-curuk-tez&haberid=483. Erişim tarihi: 03.03.2013
2)  Sevr'e Ermeni Soykırımı Müzesi. http://www.ntvmsnbc.com/id/25418129/. Erişim tarihi: 03.03.2013
3) Sarkisian’s ‘Yeghern’ Remark Draws Harsh Criticism from Armenia, Diaspora.
4) Aslan, Selma. Bernard Lewis compares Armenian Genocide with Holocaust in Germany. http://armenianholocaustmystory.blogspot.com/2012/11/bernard-lewis-compares-armenian.html. Erişim tarihi: 03.03.2013
5) Taşkıran, Cemalettin. Van'da Ermeni devleti denemesi. Ankara: Platin, 2006.
6) McCarthy, Justin; Esat Arslan; Cemalettin Taskiran; Ömer Turan. The Armenian Rebellion in Van. Utah Series in Turkish and Islamic Studies. Salt Lake City: The Universty of Utah Press,  2006.
Bu kitap hakkında tanıtım yazıları:
http://www.mepc.org/journal/middle-east-policy-archives/armenian-massacres-ottoman-turkey-disputed-genocide/-armenian-rebellion-van
http://www.historyoftruth.com/authors/yueksel-oktay/808-the-armenian-rebellion-at-van
7) Deir-ez-Zor. Wikipedia. http://en.wikipedia.org/wiki/Deir_ez-Zor. Erişim tarihi: 03.03.2013

Photo is from  Wikipedia: http://en.wikipedia.org/wiki/Siege_of_Van  

Not:" 1915 yılında Kafkas Cephesinde yaşananlara dair tezler ve gerçekler" başlığı ile yayınlanan  yazının başlığı 20.04.2013 tarihinde "1915 Gerçekliği ve Birinci Tez : İsyan ve İhanet" şeklinde değiştirilmiştir.  





Selma Aslan'a ait Ermeni Soykırımı : Gerçek mi, Yersiz İddia mı? blogu yazılarından ticari olmayan amaçlar için içeriği değiştirilmeden kaynak gösterilerek adil kullanım ölçüsünde yararlanılabilir. (Creative Commons Attribution-Gayriticari-NoDerivs 3.0 Unported License)
 

Comments