Ermeni Soykırımı ve bloglarım üzerine

Zeve, Van
Bu blogda yer alan Osmanlı İmparatorluğunun Son Dönemi, Türklerin ve diğer müslümanların etnik temizliği, Ermeni Soykırımı başlıklı, 19 Şubat 2013 tarihinde yayınladığım ilk yazımda neden bu konu ile ilgilenmeye başladığımı daha sonra açıklayacağımı belirtmiş ve babaannenim Ermenilerin sivil halka saldırıları ve Erzurum'dan ayrılmak zorunda kalmaları konusunda anlattıklarını pek anımsamadığımı belirtmiştim.

Eğitim sürecimiz boyunca Kafkas Cephesinde neler olduğunun ayrıntılarını öğrenmedik. Üç-dört yıl öncesine dek Ermeniler benim için, ülkemiz çapında çoğunluğu İstanbul'da yaşayan ve ülkemizin kültürel çeşitliliğine zenginlik katan halklardan biri, dünya çapında Ermenistan'da ve çeşitli ülkelerde yaşayan bir halktı ve özel bir ilgi duyduğumu söyleyemezdim.  2000'li yılların ortalarından başlayarak Nisan aylarında Ermeni Soykırımını  tanıyan ülkelerin giderek artması dikkatimi çeker oldu. Erzurum'da yaşananları az da olsa bildiğim için kimsenin, Ermenilerin, "biz soykırıma uğradık" iddialarını ciddiye alacağını düşünmezken bu yükseliş dikkatimi çekmeye başladı. Türkiye'den bazı insanların özür dileme girişiminde bulunması ve benim Van ziyaretim kronolojik olarak nasıl bir sıralamada yer alıyor anımsamıyorum ama birden artık bu olgunun kenarında durup izleyemeyecek bir noktaya geliverdim.  2009 yılı Eylül ayında mesleki bir toplantı için Van'a gitmiştim. Ağrı dağının eteğindeki bu sınır ilimize ilk ziyaretimdi. Mesleki toplantılar kısa bir yöre keşif gezisi olmadan tamamlanmaz. Biz de böyle bir fırsat bulduk. Uçsuz bucaksız olmasa da geniş bir bozkır alanda, yol kenarından bir kaç metre ileride gayet alçak ve küçük bir işaret levhasının üzerinde ZEVE yazdığını gördüm. Yol kenarında, yazı yabanın kıyısında öyle minik, öyle aykırı göründü ki bu levha bana, nedir bu diye oradan bir arkadaşa sordum. Burada bir köy varmış zamanında, sekiz köyün insanını Ermeniler burada yok etmişler dedi. O mu sözüne devam etti "ve burada böyle yüzlerce köy yok edilmiş" diye yoksa daha sonra bir yerlerde mi okudumsa  Zeve giderek içime işledi. Bir isyan yükseldi yüreğimden. Böyle bir toplu katliamda atasının hakkını arayacak kimse de kalmıyor geride tabii. Peki ama bu ülkenin, bu yörenin insanının, topraklarında olanlara duyarlı olması ve haksız yere inkarcı ilan edilir, aşağılanırsa, "bir dakika, bunda bir yanlışlık var" demesi gerekmez mi? Bana gerekir gibi geldi ve bir Erzurumlu olarak kendimce yazmaya ve anlatmaya başladım. 2010 yılından bu yana Armenian Holocaust : My Story adlı blogda 35 kadar yazı yayınladım. 2013 yılının Şubat ayı itibariyle 9.000 dolayında ziyaretçim oldu ve yazılarımın her biri  300 - 35 arasında değişen sayıda kişi tarafından okundu. Ziyaretçilerimin yüzde yetmişbeşi diğer ülkelerden. Ağırlıklı olarak  ABD'den ziyaretçi gelmekle birlikte İzlanda'dan Endonezya'ya, Arjantin'den Rusya'ya çeşitli ülkelerden insanların yolu düştü sayfalarıma. Bunlar Internet ortamı için küçük sayılar ama konu da geniş kitlelere hitap eden popüler bir konu değil. Kaç kişinin kafasında bırakın şablonları değiştirmeyi, bir kaç soru işareti oluştursam  onu bile kar bilerek, Anadolu insanına yaraşır diye düşündüğüm bir dik duruşla doğru olduğuna inandıklarımı yazıyorum.

Bir sonraki yazımda iki yıldır okumakta olduğum kaynaklardan edindiğim birikim ile  geldiğim noktada benim penceremden olayların nasıl göründüğünü sizlerle paylaşacağım.

 Siz de sorumluluk duyuyorsanız belki Beyaz Saray web sayfasında imzaya açılan
(1914-1922 Anadolu ve Kafkaslar Müslüman Soykırmını  tanıyın ve anın)
başlıklı dilekçeyi 15 Mart 2013'den önce imzalamayı düşünebilirsiniz. 

İngilizce sayfada sıkıntı çekiyorsanız
başlıklı yazıda yer alan yönlendirmelerden yararlanabilirsiniz.


videosu YouTube'da mevcuttur.

Zeve katliamı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran
Van'da Ermeni Devleti Denemesi: Belgelerle. 
Ankara: Platin, 2006. 219 s.


Comments